adsense icin basvurabilirsiniz

1 Nisan 2012 Pazar

Le Grand Trou bleu de Belize ( Belize'nin Buyuk Mavi Deligi )



Non, il ne s'agit pas d'un orifice de Schtroumpf ni de la dernière folie de Salvador Dali, mais d'une merveille de la géologie marine : quasi circulaire, avec 300 mètres de diamètre et 120 mètres de profondeur, le Grand Trou bleu de Bélize est, selon le célèbre et regretté J.J. Cousteau, l'un des 10 plus magnifiques emplacements pour faire de la plongée, en témoigne les photos ci-dessous.(Neredeyse dairesel, derinligi 120 metre çapi ise 300 metre olan buyuk mavi delik bir delik degil, Salvador Dali'nin son çılgınlığı(Burada muhtemelen ressam salvador dali'nin olmeden once belize'de gittigi ve dalis yaptigi bu delikten bahsediyor cunku salvador dali muzesinde bu dalisiyla ilgili bazi objeler bulunmaktadir bu yuzden bunu cilginlik olarak nitelendiriyorlar sanatci zaten bir cok eserinde hep siradisiliga yer vermis hatta birgun farkli olmayi, dikkat cekmeyi seven Dali eski model dalgic esbisesi ile partiye katilmis.Birden el kol hareketleri yapmaya baslamis.Insanlar da onun bu tip davranislarina alisik olduklari icin ne yaptigina pek dikkat etmemisler.Aslinda birisi hava aldigi hortuma basiyormus:)}, ancak deniz jeolojisinin bir mucizesi olan buyuk mavi delik fotoğrafları ile kanıtlandığı ünlü ve genç JJ Cousteau'nun, dalış için 10 en güzel yerlerinden biri olmustur.)


Les trous bleus (ou trous marins) surnommés ainsi à cause du contraste coloré qu'ils provoquent, d'un bleu profond aux abords du bleu turquoise des roches et récifs alentours, se sont formés après la dernière période glaciaire : pendant celle-ci, alors que le niveau des mers était relativement bas, les pluies acides ont creusés dans ces endroits calcaires, de gigantesques grottes. Certaines en ont vu leur plafond s'effondrer. Lorsque la période glaciaire s'est terminée, l'eau a inondé toutes les galeries calcaires souterraines, donnant naissance à ces cavités sous-marines merveilleusement insolites.

Beaucoup de ces trous marins sont de très célèbres lieu de plongée, le plus profond étant le Trou bleu de Dean, profond de 202 mètres, l'un des plus dangereux étant le Trou bleu de la Mer Rouge : selon les autorités, près de 40 personnes se seraient laissées surprendre par la profondeur de celui-ci, en cherchant un emplacement célèbre connu sous le nom d'Arche, peu visible. Les plongeurs continuaient leur descentes sans voir l'arche, et finissaient par périr par les effets de la profondeur. L'un d'eux, l'israélo-russe Yuri Lipski, a même, sans le vouloir, filmé sa mort dans les profondeurs bleues, à 91 mètres de la surface. Les trous bleus se montrent de bien dangereuses et fascinantes merveilles.

My Week With Marilyn - Official Trailer [HD]

My Week With Marilyn


Filmin Özeti
1956 yılının yazında, 23 yaşında genç bir delikanlı olan Colin Clark (Eddie Redmayne), Oxford'da okuduğu bölümü terk ederek, sinema sektörüne girer ve kendisini o sırada çekimlerine başlanan 'The Prince and the Showgirl adlı filmin setinde, en alt kademedeki asistanlardan biri olarak bulur. Sir Laurence Olivier, efsanevi yıldız Marilyn Monroe (Michelle Williams)ve o dönem yeni evlendiği kocası, İngiliz tiyatro oyun yazarı Aurthur Miller'ı merkezine alan film, asistan Colin'in gözünden Monroe'nun İngiltere'de geçen bir haftasını anlatıyor. Miller İngiltere'den bir süre ayrılmak zorunda kaldığında genç asistana da, Hollywood'a dönmeden önce güzel aktristi İngiliz sosyetesi ile tanıştırmak, gezdirmek ve eğlendirmek görevi düşüyor.Colin Clark'ın günlüklerinden uyarlanan filmde iki genç insan arasında yaşanan karşı konulmaz çekim bir kez daha beyazperdeye taşınıyor.

Yorumlar
yalnizlar prensesi diyorki
Film beni içine çekti. Çok nasıl desem içseldi. Ve Michelle Williams gerçekten harika oynamış. Hem Marilyn'i hem içinde bulunduğu hali, Hemde rolünün içindeki rolü harika yapmış. Çok beğendim.

BellatrixxLestrange diyorki

Filmde Marilyn Monroe'nin spot ışıkları ve film stüdyoları dışındaki hayatından, ruh halinden, içselliğinden bahsediliyor

meball17 diyorki
Fimde tabii ki öne çıkan Marilyn Monroe'yu oynayan Michelle Williams'dı. Onu Marilyn'e çok benzetmişler. Emma Watson filmde çok az performans gösteriyor. Konusu sıradandı. Ama Marilyn Monroe'yu hatırlatmak amacıyla güzel bir yapıt olmuş. Bu arada Marilyn Monroe'nun gerçek adı "Norma Jeane Mortenson" dır. İyi seyirler...

selka diyorki
Marlyn Monroe zaten efsane bir oyuncu. Onu bize tekrar hatırlatan bu filmde M. Williams olağanüstü bir performans sergileyerek, adeta Marlyn'i aşmış.Onu taklit ettiğini düşündürmemiş olsa keşke de ,o saç stilini hep kullansa, ona çok yakışmış. Masum görüntüsü ,hüzünlü bakışları, ile ben Michelle'yi çok sevdim. Zaten severdim. Bu filmle benim gözümde Marlynleşmişti..Onun değerini bilip de böyle başarılı prodüksiyonlarda rol verseler de , biz de doya doya Michelle'yi izleme şansına sahip olsak. Oscar bana göre o ve Glenn Close arasında paylaşılmalıydı. Onların hakkıydı. Ama kazanan ne yazıkki bu sefer de ingiletre başbakanı oldu. eski kocan ve heath ledgere Marlyn gibi yapma,sen çok yaşa sevgili Michelle....

pipolu diyorki Şöhret ve mutluluğu Marilyn Monreo üzerinden sorgulayan yapım, özünde filmin ismindende anlaşılacağı üzere, Colin Clark’ın anılarına dayanmaktadır. Yapımda Marilyn’e acıyorken ,bir yandan da kızıyoruz. Aptal sarışından fazlası olan Marilyn , tanrı vergisi vücuda ve güzelliğe sahipken, aslında gayet iyi olan oyunculuk yeteneği için bu güzellik bir anlamda dezavantaj olmaktadır. Bu onda içten içe kompleks yaratırken, ön planda sex objesi görüntüsü popülerliğini güçlendiriyor. Ama o hala kendinden emin değildir.Değer yargıları , mantığı yavaş yavaş onu terkederken, teselliyi antidepresif ilaçlarda ve alkolde aramaktadır. Sevgiye ve aşka doymayan sürekli arayışlar içinde bir kişilik sergileyen Marilyn, menziline ulaştığı anda, uzaklaşmayı bir çare gibi görmektedir. İnsanları nazikçe kullanan, ve bunu kullandığı kişilere lütuf vermiş gibi gören Marilyn, biliyorsunuzki ,ulaşamadığı mutluluğa intihar ederek cevap vermektende çekinmemiş bir kişiliktir. Filmin bir bölümünde annesininde akıl sağlığı bozuk olduğu vurgulanınca ,ister istemez genetik faktörleri de düşünüyoruz!!.. Filmin bünyesine dikkat ettiğimiz zaman, Marilyn’in kişliği gayet başarılı yorumlanmış. Marilyn’in analizi olan yapımda, Birbirinden değerli İngiliz oyuncuların katkısı filmin değerini arttırıyor. Marlyn rolündeki Michelle Williams’ın, oskarlık oyun çıkardığı kanısında değilim.Çabalamış ama bence yeterli değil. Filmimizde, Marilyn’i birkez daha tanıyor, sevabı ve günahıyla anıyoruz